Bu Öfke Kontrolsüzlüğü Nereden Geliyor?
Bu Öfke Kontrolsüzlüğü Nereden Geliyor?
Araştırmalar gösteriyor ki çocuk sahibi olmak mutluluk unsuru değil, hatta oldukça da stresli ve zor. Ebeveyn olduğumuzda birkaç yön oluyor gideceğimiz ki bu da çeşitli durumlara bağlı olabiliyor.
Yani ya kendi ebeveynlerimize benzemeye calışıyoruz, ya da tam tersi istikamete gidiyoruz. Bazen dikkat etmemiz gerekenin yönümüz ters istikamete gittiğinde çok uçlara kaymadan tam ortada kalabilmek olduğunu bilmeden…ebeveynlik becerileri ya da çocuk-ebeveyn ilişkilerindeki hassas noktalar çok farklı ve çeşitli ama bu yazıda özellikle üzerinde durmak istediğim duyguları gözardı etmeme üzerinde kendimizi geliştirebilmek.
Gottman’a göre duyguları önemsemeyen bir kültürde yaşıyoruz (amerikan kültüründen söz eder). Bu bizim türk kültürü için de ziyadesi ile geçerli. Duygulardan rahatsızız, duyguları öğretmiyoruz ve daha çok “meli…malı” lar bizim için önemli; yani olmamız gereken, görünmemiz gereken, belli etmemiz gereken, yapmamız gereken gibi…duyguları önemsememe eğilimi ya ebeveynlerin kendi kök ailelerinden deneyimlediği ve bu yüzden bu şekilde rahat hissettiği bir yaklaşım biçimi ya da duygularını ifade etmeyip, duygulara önem vermemenin daha değerli ve kabul edilebilir olduğuna inanmaları. Duyguları önemsemeyen yaklasıma şöyle bir örnek uygun olabilir: örneğin aileler çocuğu negatif bir duygu içinde gördüklerinde (üzgün veya öfkeli) bu duygunun üzerine gidip bu duyguyu kabullenmek ve anlamaya calışmak yerine, sırf bir an önce susturmak için örneğin“al sana çikolata, oldu mu? Sus artık! Ne istiyorsun?” Diyebiliyorlar. Kısacası uğraşmak istemiyorlar.
Gottman’a göre duyguları önemsemeyen aileler ya çocuğun duygularını ihmal ediyorlar ya da bu duygular iyice yükselene dek bekliyorlar. Hatta şu şekilde de minimize edebiliyorlar: “ne var bunda üzülecek?” “ne var bunda kafana takacak canım sen çocukmusun?” “bu mu dert ettiğin?” Ya da örneğin çocuk “çok sıcak kazağımı çıkartacağım” dediğinde ebeveyn “hayır değil, hasta olursun” diyebiliyor.
Duyguları önemseyen ebeveynler olabilmek kendi duygularının farkına varmak, kendi duygularını rahatlıkla ifade edebilmek ve hatta nasıl en olumlu şekilde ifade edebileceğini düşünebilmekten geçiyor. Çocuğunuzun duygularını önemsemek için önce kendinizi önemsemeli, kendi duygularınız üzerinde çalışmalısınız. Kendinizi yansıtamıyorsanız, bunu asla yapamazsınız. Kendinize dönün, bedeninize, içinize odaklanın. Duygularınız orda ….tam kalbinizin ortasında. Bunu başardığınızda duyguları bir öğretme firsatı olarak görmeniz de kolaylaşacak.
bazen çocukların duyguları ailelerin gözünü korkutur ve onlarla konuşmak yerine çocuklarının içinde bulundukları duygudan kurtulmak için “çocuk olma” diyerek veya benzer başka biçimlerde onları durdurmaya calışırlar. Fakat duygulara bir öğretme firsatı olarak bakarlarsa yapacakları sadece şu tarzda sözel ifadeleri kullanmak olacaktır: “üzgün gözüküyorsun, üzgün mü hissediyorsun?” Bu onlara çocuklarını aktif olarak dinleme firsatı verir ve artık onları anlamaya calışma yolunda işin içine girmiş olurlar. Onları “kes artık, odana git” diyerek başından atmaktan çok farklı bir şeydir aktif olarak dinlemek ve anlamaya calışmak. Onların duygularını anlamaya ve nasıl baş edeceklerini öğretmeye doğru bir adımdır ki kendini anlaşılmış ve önemsenmiş hisseden çocuklar daha mutlu, dirayetli, duyguları ile baş edebilen ve duygularını kontrol edebilen bir şekilde büyüyüp gelişsinler. Üzgünlükleri ve öfkeleri ile nasıl başedeceklerini öğretme fırsatıdır bu. Onlara vurmak, bağırmak, azarlamak yerine- ki bu onlar için sadece kötü bir model olmaniza yol açmayacak aynı zamanda çocugunuzun her alanda ilişkilerini ve geleceğe yönelik başarılarını da etkileyecektir -neler olup bittiğini, ne hissettiklerini anlamaya calışmaktır.
Kızgınlığınızı sergilemenin yerine merakınızı ortaya koyun. Bu sadece çocuğunuzla değil arkadaşlarınızla, eşinizle, veya sevgilinizle olan ilişki içinde aynı. Çogu zaman etrafımızda olan istemediğimiz ya da hoşlanmadığımız şeylere karşı tepki gösteririz. Güceniriz, kızarız, yaralanırız, üzülürüz, öfkeleniriz. Karşımızdakinin bu hissettiklerine odaklanmadan sadece tepki göstermemiz kızgınlığımızdır. Merakımızı ortaya koyduğumuzda ise tepki göstermek yerine karşımızdaki kişinin neler hissettiğini bulup anlamaya çalışırız.
Elbette ki duygulara odaklanırken problem davranışa sınırlar da konulacaktır ki burda ideal olan “duygularını ifade etmeni, öfkelenmeni anliyorum fakat bu duygulari yaşarken başkalarına öfkeni saçmak asla doğru değil” yaklaşımıdır ki bu yaklaşımı benimsemeleri için siz de öfkelendiğinizde onlara (veya başkalarına) bu şekilde yaklaşmayarak rol model olmalısınız. Dolayısıyla en başta söyledigim gibi sizin iyi bir rol model olmanızda kendi duygularınızı iyi tanımanız, onlara nasıl, ve ne şekilde ifade edebileceğinizi iyi bilmeniz ve tereddütte kaldiğinizda profesyonel destek almaniz çok önemlidir. Eğer söylediklerinizin veya öğrettiklerinizin aksi bir rol model olursanız onlardan tam tersi beklentileriniz olması çok da rasyonel olmaz.
Nasıl bir çocuk yaratmak istiyorsanız öyle olun. Elbette ki çocugunuzun bir de genetik altyapısı var ve onların üzerindeki tek etki bizler değiliz. Fakat bizim etkimiz çok ama çok fazla. Bunu da düşünerek asla “mükemmel” olamayacağınızı bilip yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışın. Ebeveynler olarak hatalar yaptığımızda en yararlı olan şey aslında uygun bir özür dileme usulü geliştirebilmektir sadece “üzgünüm, sinirimi kontrol edemedim, gerçekten çok stresliydim, bu şekilde konuşmamalıydım” eğer bu onarımları yapmazsanız çocuğunuza kötü bir rol modeli olmanın yanında, aranızda boşluklar ve giderek uçurumlar açmaya başlarsınız.
Bahar ERDEN
uzm. Psk/cift ve aile terapisti
Kaynaklar
Gottman, j.m., & declaire, j. (1997). The heart of parenting: how to raise an
Emotionally intelligent child. London: bloomsbury.
Gottman, j.m., katz, l.f., & hooven, c. (1997). Meta-emotion: how families communicate
Emotionally. Mahway, nj: erlbaum.