Kalp Yarası
Kalp Yarası
İster gül olsun ister leylak; ister papatya olsun ister zambak. Bir vazo kırıldıktan sonra anlamı kalır mı o çiçeğin kokusunun, renginin, şeklinin, cinsinin? Kırılan bir vazonun parçaları kolay kolay birleştirilebilir mi? Birleşse bile eskisi gibi olabilir mi? Eskisinin yerine tutabilir mi? Kırık izleri geçebilir mi? Kırılmış bir kalp; yüzün gülse, gözlerin parıldasa bile düzgün bir ritim ile sana eşlik edebilir mi? Tek bir özürde yapıştırılabilir mi? Sarılabilir mi basit bir sargı ile?
Hayır tabii ki…
Çünkü kalp, sanıldığının aksine basit ya da açık bir yara değil! Kalp eşi ve benzeri olmayan, en hassas ve en derin yaradır.
Çok kırarlar bazen seni. En hassas noktana dayarlar hançeri. Yavaş yavaş ama bir anda açarlar yaranı. Beklentisizsin ya zaten: ne kapanabilir ne sarılabilir o yaran. Gün gelir iyileşir sana can veren damarların.
İyileşir dedim ama bahsettiğim vazo gibi bir iyileşmedir bu… Kalbinin en derinlerinde kırılan bu yerin izleri ince bir kılcal damar gibi izini taşır daima. Belki bir zaman sonra unutursun ama gün gelir bir şekilde tekrar hatırlarsın.
Her kırılış bir vazo gibidir ve bana kalırsa insan da kırılana kadar üç farklı şekilde düşer. Birincisi fiziki düşüştür: Kaldırımdan düşmek gibidir. Yalnızca bedenin acır.
İkincisi fiili düşüştü: gözlerden düşer değerini ve seviyesini acıtır.
Bir de üçüncüsü vardır ki bu da ne fiili ne de fizikidir. O en büyük düşüştür ki kalplerden düşer. Fakat kalpten düşen kişi değil de o kalbin sahibinin canını acıtır. Bir ruhu yaralar, acıtır. Ne iyileştirebilir ne de normal bir ritim ile devam ettirebilir. İşte bu duyguyu yaşayan insan aynı bir vazo gibidir. Bir yerden zemine düşen bir vazo gibi…
Paramparça olur önce, her yere savrulur. Sonra alır birisi eline ve o kırılan parçaları tek tek toparlar. Yavaş yavaş yapıştırır. Fakat yapıştıran kişi de biliyordur ki ne kadar parçaları bütünleştirmeye çalışırsa çalışsın kırılan yerlerin izleri hep kalır. Kimi yerlerinde derin kimi yerlerinde anlaşılması zor izlerdir bunlar. Ama ne olursa olsun ben kırıldım, diye kendisini belli eder. Gün gelir bakan kişi zamanla alışır ve sanki hiçbir şey yokmuş gibi görür o vazoyu. Fakat eline aldığında, detaylarına baktığında hâlâ bir yerlerinin kırık olduğunun farkına varır. Kalbinin parçalarının hâlâ o izleri taşıdığı bilinci yeniden yerleşir zihninin bir köşesine.
Anlayacağınız kırılan kalp hiçbir zaman iyileşmez. Belki yüzeysel olarak baktığında bir bütün olarak görünür ama o kalbin içine girdiğinde hâlâ izler taşıdığını görürsün. Bu izlerin oluşumu ise basit ve kısa süreli bir acıdan ibaret değildir. Çünkü kalp denilen bir cam parçası değil bir can parçasıdır. Son olarak, unutmayın ki yara bandının kapatamadığı tek bir yara vardır ki ismi kalp yarasıdır…
En çok incinen, en çok kırılan yerdir orası…
Hümeyra Karaboğa