Paylaştığın Senin Biriktirdiğin Başkasının
Paylaştığın Senin Biriktirdiğin Başkasının
Dinin emirlerinden birisi paylaşmaktır. Yani hep kendini değil , komşunu , arkadaşını , yakın akrabanı , yoksulu düşünmek ve gözetmek insanlık görevi ve de dinimizin emridir. Sosyal yaşantımızda buna ne kadar riayet ediyoruz , önemli olan bu !
Bana öyle geliyor ki insan oğlu gittikçe bencilleşiyor , hep kendi nefsini düşünüyor . Bu gidiş dinden kopmaya götürüyor insan oğlunu .
Bir toplumda zengin ile fakir arasında mesafe gittikçe açılıyorsa , bu toplumda huzur olmaz. Zengin olan fakiri gözetmezse , fakirin gözü her zaman zenginin malı üzerindedir.
Bir dostum anlatmıştı. İkinci Dünya Harbinin sonları , Türkiye ‘de kıtlık ve yokluğun olduğu 1945 – 1950 ‘li yıllar . Yiyecek maddeleri karneye bağlanmış , ekmek , gazyağı , şeker , yağ , un gibi zaruri ihtiyaç maddeleri piyasada bulunmuyor. , istediğiniz kadar alamıyorsunuz. Almak isteseniz zaten para yok. Kars’ın merkez köylerinde tanınmış ve herkesçe sevilen bir din hocası var. Peygamber soyundan geldiğini işitmiştim. Ben çocuktum , hocayı bir vesile ile tanımıştım. Hocanın köyde maddi durumu , köylüye göre biraz daha iyice . Kuyusunda arpa stoku var. Ailesi kalabalık , ancak kendilerine yetebilecek kadar biriktirmiş.
Fakat köylü aç ve perişan , hükümet yardım edemiyor. Hoca bundan çok rahatsız. Çocuklarını topluyor , Kuyudaki arpayı köylüye dağıtacağını söylüyor. Ancak çocukları bu isteğe karşı çıkıyor, Kendilerinin aç kalacaklarını söylüyerek , babalarına direniyorlar. Hoca kararlıdır , kimseyi dinlemiyor , ağırlığını koyup , kuyuyu açtırıyor ve köylüye haber verip , herkese eşit miktarda arpayı dağıtıyor.
Dağıtılan yiyecek 10-15 gün kadar ihtiyacı karşılıyor. Daha sonra hükümet köylere yiyecek dağıtmaya başlıyor. Hükümetin dağıttığı yardımı almak için köylüler sıraya giriyor. Bakınız hoca ne yapıyor : “ Kendisi ve çocukları sıranın en sonuna geçiyor , köylüsüne öncelik tanıyor . Eyer bir şey kalırsa biz alalım diyor “…
Böyle bir adamı ve düşünceyi bugünkü cemiyette bulmak kolay değil.
İNSANLAR DOYUMSUZ OLDU.
Hep şunu söylerim : Yiyip içtiğimiz nedir , hele belli bir yaştan sonra bir çok şey yasaklanıyor. İsteseniz de yiyemiyorsunuz. Zengin olabilirsiniz. Aileniz kalabalık olabilir veya olmayabilir. İçinizde mal biriktirmeye karşı bir hırs varsa , rahat ve huzurlu değilsiniz. Her fırsatta “şunu da alsam , şu eksiklerim kaldı , burayı nasıl ucuza kapatsam, bu adamı nasıl kandırsam “ düşüncesinden kendimizi kurtaramayız.
Gazetede bir şey okumuştum , şu yazdıklarıma çok benziyor : Adam geceleri bir türlü uyuyamıyor. Doktora gidip bir çare bulmasını istiyor . Doktor , koyun saymasını tavsiye ediyor. Adam bine kadar koyun sayıyor. Sonra şu aklına geliyor : Bin koyunun yününü kırpsam , bunları tezgahtan geçirip iplik yapsam , iplikten kumaş yapsam ve sonra bu kumaştan elbiseler diktirip piyasada satsam, çok para kazanabilirmiyim? Aklına bir şey takılıyor , ya elbiseleri satamazsam ne yaparım bunca malı ! Kafası iyice karışıyor , olmayan uykusu iyice kaçıyor . Ertesi gün doktora gidip olanları anlatıyor . Doktor durumu fark ediyor . Adama şunu söylüyor : Ben sana bir şey yapamam. Senin problemin başka. Bundan kurtulman çok zor , hatta imkansız Sana ilaç ta kar etmez.
HAYIRSEVERLERİ, AÇ GÖZLÜ OLMAYANLARI KUTLAMAK GEREKİR
Okul , hastane , sağlık ocakları , huzur evleri , çeşme , yol v.b yerler açan , yaptıran insanları kutlamak gerekir. Üniversite kuranlar , yardım edenler , öğrenci yurtları açanlar , fakir öğrenci okutanlar , düşkünlerin elinden tutanlara ne mutlu. Herkesin karınca kaderince bu yolu denemesi , yardım elini uzatması çok güzel bir olay.
Bir çok kişi şunu düşünüyor ! “ Biriktireyim , torunlarıma kalsın , onlar rahat etsin , Ben arkadaşlarımın arasında şu tipleri de gördüm. Kendi zaruri ihtiyaçlarından kısıyor , torununa lüks giyecekler , pahalı cep telefonu ve hatta yurt dışında tatile gönderiyor . Ben bir Alman gibi düşünüyorum . Kendi ayakları üzerinde durmayı çocuk öğrenmeli. Hayatın zorluklarını çok küçükken tanıyacak …Arkadaş, hayat çok uzun değil , önce kendin istediğin gibi yaşamaya bak , eğer durumun uygunsa çocuklarına , yakın akrabana ve başkalarına yardım elini uzat…