“Katliam Yasa Tasarısını İstemiyoruz” eylemi
“Katliam Yasa Tasarısını
İstemiyoruz” eylemi
Türkiye genelinde aynı anda yapılan, “Katliam Yasa Tasarısınız İstemiyoruz” basın açıklaması eylemi Ortaca’da da yapıldı.
Ortaca Atatürk alanında yapılan eyleme, Ortaca, Dalyan, Dalaman ve Fethiye’den de hayvan severler katıldı. Ortaca Belediye Başkanı hasan Karaçelik, Köyceğiz’e bağlı Zeytinalanı mahallesinde, seyir halindeyken otomobilin arkasına iple bağlanarak sürüklenen köpeği gören ve o aracı durdurarak hayvan severlere haber veren Alparslan Mehmet Bıyıkve arkadaşları destek verdi.
-Asla kabul etmeyeceğiz
Hayvan Dostları Derneği (HAYDOS) Başkanı Türkan Dağdelen “Buradan sayın Bakanımız Veysel Eroğlu’na sesleniyoruz. 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılması için Orman Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan, özellikle sokak hayvanları için SÜRGÜN ve ÖLÜM içeren YASA TASARISI, katliamlara sebep olmadan çekilmeli ve yeniden hazırlanmalıdır. Bu kanunun niçerisinde birçok tuzak maddeler var. Bu kanunu asla kabul etmeyeceğiz. Son nefesimize kadar karşı çıkacağız. Hiç bir hayvan kaderine terk edilemez. Yaşam hakkı tüm hakların üzerinde korunması gereken en kutsal haktır” dedi.
Ortaca Belediye başkanı Hasan Karaçelik ise, “edindiğim bilgilere göre bu tasarı hayvanları korumak değil, hayvanların yaşam alanlarını küçültmek ve onları kötü ortamlarda yaşatmak için çıkacak olan bir yasa gibi görülüyor. Hayvan hakları savunucularının itirazlarına ve taleplerine hak veriyorum. Doğadaki tüm canlıların kendi doğal alanlarında yaşam hakları vardır. Hiçbir canlının kendi yaşam alanından koparılarak başka bir alanda yaşatılması hayvan haklarına da, insan haklarına da, vicdana da, dinimize de aykırıdır diye düşünüyorum. Bu tasarının çekilmesi için de demokratik yoldan koyabilecekleri her türlü eyleme katkı koymaya hazırız” diye konuştu.
-Hükümetimize sesleniyoruz
“5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda değişiklik yapılması için Orman Su İşleri Bakanlığınca hazırlanan, özellikle sokak hayvanları için SÜRGÜN ve ÖLÜM içeren YASA TASARISI, katliamlara sebep olmadan çekilmeli ve yeniden hazırlanmalıdır. TALEBİMİZ, Bu tasarının, STK lar, akademisyenler, Veteriner Hekimler Odaları ve BARO Hayvan Hakları Komisyonlarının da katılımı ile TEKRAR görüşülüp, ÇÖZÜM odaklı olarak ve sokağın gerçeklerine, eko dengeye, vicdani ve insani koşullara uygun olarak yeniden hazırlanmasıdır.
Bu TASARI KATLİAM maddeleri içermektedir:
1. Mevcut yasada tüm belediyelerin kısırlaştırma ve bakım merkezi kurması hükmü varken, değişiklik tasarısının 8. maddesinde, nüfusu 100 binden az olan 970 ilçe belediyesinde KISIRLAŞTIRMA merkezi kurulmasına gerek
görülmemiştir. Bu durumda, kısırlaştırma merkezi olmayan belediyelerce, kısırlaştırılmadan şehir çevrelerine, çöplüklere ve yaban hayatına atılan sahipsiz hayvanlar, oralarda yazın susuzluktan kışın da korunaksız olarak soğuk ve kara mahkum olarak acı içinde can verecekler. Bunun yanında, yaban hayatında yoğun olan KUDUZ hastalığının, evcil olan kedi ve köpeklere geçip, hastalığın bir şekilde insan oturumlu olan şehirlere gelmesine sebep olacaktır. Sayıları da kontrol edilemez biçimde artacağı için, hayvanlar zehirlenip vurularak öldürülecek yasa tasarısının bu maddesi ile KATLİAMLARA sebep olacaktır.
2. Bu tasarının uygulamada getireceği bir diğer sakınca, şu anda bile yasal engel olmasına rağmen, birbirlerine gizlice kedi ve köpek atan belediyeler, tasarının verdiği imkan ile ilçe dışına ve başka şehirlere hayvanları atmayı daha da hızlandıracaklardır. İstanbul gibi bir metropolde bile bu gün yaşanan en büyük sorunlardan birisi, ilçelerin birbirlerine köpekleri atmalarıdır.
3. Tasarının 3. Maddesinde, “bakım evlerindeki sahiplendirilemeyen hayvanlar, okul, hastane, ibadethane, çocuk oyun alanı gibi toplumun yoğun olarak kullandığı yerler hariç alındığı ortama bırakılır” hükmü ile, hayvanlar dar gelirli ve fakir insanların oturduğu KENAR MAHALLELERE ve şehir dışlarına atılacak, oralarda hayvan sayısı artınca, VATANDAŞ ve zaten öldürmeye hazır olan BELEDİYELER tarafından zehirleme ve KATLİAMLAR başlayacaktır.
4-.Tasarı MADDE 5 ile, Kanunun 10 uncu maddesi *Ev hayvanı satış yerlerinde ev hayvanı bulundurulamaz, ancak bu yerlerde hayvan üretim çiftlikleri ve BAKIMEVLERİNDEKİ HAYVANLARIN SATIŞI yapılabilir.” şeklinde değiştirilmiştir. Petshoplarda ev hayvanı bulundurulamaz derken, üretim çiftlikleri ve belediye bakımevlerinde bulunan sahipsiz hayvanların katalogdan satışı yapılabilir hükmü getirilmiştir. Sahipsiz hayvanlar üzerinde deney yapılamayacağı için, barınaklardaki sahipsiz hayvanların satış adı altında sahipli konuma getirilip, İŞKENCELİ DENEYLERE yollanmasının önü açılmıştır.
5. Bu gün yurdumuzda, sahipsiz hayvanlara karşı asıl kötü muamele ve eziyet, büyük ölçüde belediyeler tarafından yapılmaktadır. Tasarıda, öldüren, zehirleyen, ormana dağa kırsala atan, bakımevlerinde aç susuz pislik ve hastalıkla gelen ölümlere mahkum eden belediyeler için bir YASAL YAPTIRIM getirilmemiştir. Kanun Türk Ceza Kanunu kapsamına alınırken, belediyelerin uygulamaları da mutlaka bu kapsamda yer almalıdır. Şahıslardan hayvanlara zulüm ve işkencede verilen cezalar ise zaten yeterli biçimde caydırcı değildir.
6. Ev hayvanlarının sayısı ve durumu ise, tepkiyi önleme açısından çıkacak yönetmelikte belirlenerek, 24. Dönem TBMM Çevre Komisyonunda konuşulduğu gibi bakılan hayvan sayısına mekan ve sayı sınırlaması getirilmesi hedeflenmektedir. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığının ev hayvanlarının kimliklendirilmesi yönetmeliği de buna hizmet etmektedir.Bu durum, hayvanların felaketi olacağı gibi, sokak hayvanı sayısını hızla artıracaktır. Hayvanını vermek istemeyen insanlar ile kurumlar arasında ciddi sorunlar yaşanacaktır. Hayvan haklarının yanında insan hakları da ihlal edilmiş olacaktır. Bu nedenle, evlerdeki sahipli hayvanların durumu kanunla güvence altına alınmalı, yönetmeliklere bırakılmamalıdır.
7. Ayrıca tasarının diğer maddeleri de aynı şekilde çelişkiler ve vahim yanlışlar içermekte; üretim, satış, yasa dışı ithalat, hayvanat bahçeleri, deney, sirkler, av, yunus parkları, yük ve binek hayvanları vb. gibi temel konularda hayvanları koruma kanunuyla yasaklanması gereken hususlar da bu tasarıda daha da geliştirilmiş olarak yer almaktadır. 21. yüzyıl gibi etiğin hızla geliştiği bir çağda, hayvanların hâlâ eğlence unsuru olarak kullanılması ve topluma bu şekilde tanıtılması ahlâken kabul edilebilir bir durum değildir. Hayvanların esaret koşullarında tutulduğu tesislerin ilgili kurum ve kuruluşlarla eşgüdüm sağlanarak kademeli olarak kapatılması ve bu tesislere kapatılmış tüm hayvanların özgürce yaşam hakları garanti altına alınarak tüm yaşamsal ihtiyaçları karşılanılarak yaşatılması esas alınmalıdır.
8.Yeni tasarı mevcut yasadan da çıkarılmasını istediğimiz, tıbben ve uygulamada hayvanlar için vahşete varan sonuçlara sebep olan Mobil Kısırlaştırma Ünitelerini çözüm olarak sunmaktadır. Gerek Gıda ve Tarım Bakanlığı ve gerekse Veteriner Hekimler Odalarının tamamen karşı çıktıkları Mobil Kısırlaştırma tamamen yasaklanmalıdır. Mobil Kısırlaştırma, tıbbi uygulamalara aykırı olmasının yanında, hastalıkların bölgeden bölgeye taşınmasına neden olmaktadır. Gıda Tarım Bakanlığı veteriner hizmetleri yönetmeliklerine de aykırıdır.. Operasyon öncesi kuduz müşahedesi için 10 gün karantinada tutulması gereken ve ameliyat sonrası da 7 gün iyileşme süreci olması gereken hayvanlar, alındıkları gün ameliyat ediliyor ve ertesi günü de dışarıya bırakılıyor, enfeksiyondan can veriyor. Tıbba, bilime ve insanlığa aykırı bu MOBİL KLİNİK uygulamasının tamamen iptal edilmesi gereklidir.
‘Kısaca İnsanla iç içe yaşayan hayvanların artık varlığını insansız sürdürmesi düşünülemez.
Sahipsiz sokak hayvanı yoktur.
O hayvanların sahibi devlettir. Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesine göre de bütün hayvanların insanca bakılma gözetilme ve korunma hakkı vardır. Ve hayvanlara fiziki ve psikolojik acı verecek tıbbi ticari bilimsel deney yapılamaz. Hayvan hak sahibi olan bir varlıktır. 2 Ekim 1997’de Üye Devletlerce imzalanarak Mayıs 1999’da yürürlüğe giren Amsterdam Antlaşması ile hayvanların duygulu varlıklar olduğu benimsenmiştir.
Hiç bir hayvan kaderine terk edilemez.
Yaşam hakkı tüm hakların üzerinde korunması gereken en kutsal haktır.’